Günlük hayatta mutlaka duymuşuzdur. Filmlerde, dizilerde de çok sık karşılaşırız bu deyimle: “Seni mahkemelerde sürüm sürüm süründüreceğim!”.
Bu deyimle biraz daha dramatik bir havaya bürünür olaylar, insanlar. Belki bir parça da ironi katar bu deyim ortamdaki dramatik havaya. Farklı bir pencereden baktığımızda ise, böyle bir deyimin kültürümüze yerleşmiş olması bile başlı başına dikkate alınması gereken bir olgudur. Çünkü bu deyim, artık mahkemeleri hak arama, uyuşmazlıkları çözme aracı olarak değil; adeta karşı tarafa eziyet çektirme, ondan intikam alma mecraları şeklinde görmeye başladığımızı ifade eder. Başka bir ifadeyle, uzlaşmacı ve çözüm odaklı bir bakış açısından gittikçe uzaklaştığımızın bir göstergesidir aslında bu durum. Ne var ki uzlaşma kültüründen uzak bu tutumun uyuşmazlıkları çözmek şöyle dursun, onları daha da derinleştirdiği; gelinen noktada yaşanan sürecin sadece davalıya değil, hem davacıya, hem de kamuya maddi ve manevi olarak zarar verdiği tecrübeyle sabittir. Çoğu zaman karşı tarafla iletişim kurmakla veya sadece bir özürle çözümlenebilecek uyuşmazlıkların bile mahkemelere taşınmasının pratikte hiçbir tarafa bir yararının olmayacağı a şikârdır. Böyle bir bakış açısıyla açılan davalar sonucunda mahkemelerde yığılan onca dosya ve giderek işin içinden çıkılamaz hale gelen iş yükü nedeniyle yargılama sonucunda hakkaniyete uygun bir karar verilse dahi- adaletin geç tecelli etmesi yüzünden sürdürülen davalar kendisinden beklenen faydayı sağlamayacaktır.
Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri taraflara kendi iradeleri ile uyuşmazlıklarını çözmelerine fırsat tanıyarak tarafların müzakere ve uzlaşma zemininde barışçıl yöntemlerle haklarına kavuşmasına hizmet etmekte; böylece bir yandan uyuşmazlıkları ortadan kaldırdığı için mahkemelerin iş yükünü azaltmakta, diğer yandan barışçıl yöntemlerle çözüm aradığı için toplumda müzakere ve uzlaşma kültürünün oluşup, yerleşmesinde rol oynamaktadır. Hukukumuzda son yıllarda gündeme gelen ve uygulama alanı giderek genişletilen arabuluculuk kurumunun da, bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak, mahkemelerin iş yükünün azalması ve toplumda müzakere ve barış kültürünün gelişmesinde çok büyük katkıları olacaktır. Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Daire Başkanlığı’nın 02.01.2018- 27.05.2018 tarihleri arasındaki veriler çerçevesinde yayımlamış olduğu istatistiklere göre dava şartı arabuluculuk uygulamasında arabulucu görevlendirilmesi yapılan toplam 127.845 dosyadan 38.667’si arabuluculuk görüşmeleri sonunda anlaşma sağlanarak sonuçlandırılmıştır. Bu da dava şartı arabuluculuk uygulamasının en azından uyuşmazlığı çözme ve mahkemelerin iş yükünü azaltma noktasında yüzde % 65 civarında bir başarılı sağladığını göstermektedir.
Son zamanlarda arabuluculuğun toplumumuzun gündemine oturmasını sağlayan iki önemli gelişme meydana gelmiştir. Bunlardan birincisi, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na 7155 sayılı Kanunla 5/A maddesi eklenmiş ve artık konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat taleplerine ilişkin ticari davalarda arabulucuya başvuru dava şartı haline getirilmiştir. İş hukuku ve ticaret hukuku alanlarındaki uygulamasından sonra, dava şartı arabuluculuğun diğer alanlarda da uygulanıp uygulanamayacağı tartışılmaya başlanmıştır. Görünen o ki, dava şartı arabuluculuk uygulaması iş hukuku ve ticaret hukuku alanlarıyla sınırlı kalmayacaktır. Arabuluculuğun gündemimize oturmasını sağlayan bir diğer gelişme ise önümüzdeki aylarda yapılması planlanan arabuluculuk sınavlarıdır. Bilindiği üzere, Adalet Bakanlığı arabulucu ihtiyacına yönelik olarak, 24 Kasım 2019’da yapacağı “2019 Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Sınavı” ve 26 Temmuz 2020 yılında yapmayı planladığı “2020 Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Sınavı” sonucunda toplam 10.000 tane arabulucu istihdam edeceğini duyurmuştur.
Son zamanlarda yaşanan bu gelişmeler göstermektedir ki, arabuluculuk kurumu uyuşmazlıkları müzakere ve uzlaşma zemininde barışçıl yöntemlerle çözmeye, böylece mahkemelerin iş yükünü azaltarak adaletin zamanında tecelli etmesine ve nihayet barışçıl yöntemler kullandığı için toplumsal barışın tesisinde etkin rol oynamaya devam edecektir. Bu noktada, arabuluculuğun toplumuzda kabul görmesi, yaygınlaşması ve etkin bir şekilde işletilmesi için biz hukukçulara çok iş düşmektedir. İşte elinizdeki bu çalışmanın ortaya çıkmasını sağlayan düşünce budur. Arabuluculuk kurumunun ülkemizde kabul görmesi, yaygınlaşıp etkin bir şekilde işletilmesi noktasında bizim de çorbada tuzumuz olsun istedik ve adeta taşın altına elimizi koyarak bu çalışmayı hazırladık.
Çalışmamızda hukuk uyuşmazlıklarında arabuluculuğa ilişkin mevzuat hükümleri özgün bir tasniflemeye tabi tutulmuştur. Bu tasnifleme yapılırken, hiyerarşik düzenden ziyade en çok ihtiyaç duyulacak veya en sık kullanılacak mevzuat metinlerinin daha erişilebilir olması fikri esas alınmıştır. Bu çerçevede çalışmamızın birinci bölümünde hukuk uyuşmazlıklarında arabuluculuğa ilişkin temel metinlere yer verilmiştir. Hukuk uyuşmazlıklarında arabuluculuğa ilişkin temel düzenleme olan “6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu”na öncelik verilirken, hemen ardından sıkça kullanılacağı düşünülerek “Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği”ne yer verilmiştir. Yine bu bölümde, “6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu”nun genel gerekçesi ve madde gerekçeleri de yer almıştır. Yine, 6325 sayılı Kanunun şimdiki halini almadan önce geçirdiği aşamaları göstermek adına “Hükümetin Teklif Ettiği Metin” ve “Adalet Komisyonunun Kabul Ettiği Metin” de karşılaştırmalı olarak bu bölümde okuyucuya sunulmuştur. Çalışmamızın ikinci bölümünde hukuk uyuşmazlıklarında arabuluculuğa ilişkin hükümler içeren diğer mevzuat hükümleri öncelikle normlar hiyerarşisine uygun olarak sınıflandırılmış ve en sık başvurulabilecek olanlara öncelik vermek suretiyle bu hükümler sıralandırılmıştır. Çalışmamızın üçüncü ve son bölümü ise arabuluculuk faaliyeti sürdürülürken düzenlenmesi gereken tutanak, sözleşme ve karar gibi belgelere ilişkin örnek şablonların yer aldığı kısımdır. Bu bölümün özellikle arabuluculuk faaliyetini yürüten uygulayıcılara fayda sağlaması beklenmektedir.
Günlük hayatta mutlaka duymuşuzdur. Filmlerde, dizilerde de çok sık karşılaşırız bu deyimle: “Seni mahkemelerde sürüm sürüm süründüreceğim!”.
Bu deyimle biraz daha dramatik bir havaya bürünür olaylar, insanlar. Belki bir parça da ironi katar bu deyim ortamdaki dramatik havaya. Farklı bir pencereden baktığımızda ise, böyle bir deyimin kültürümüze yerleşmiş olması bile başlı başına dikkate alınması gereken bir olgudur. Çünkü bu deyim, artık mahkemeleri hak arama, uyuşmazlıkları çözme aracı olarak değil; adeta karşı tarafa eziyet çektirme, ondan intikam alma mecraları şeklinde görmeye başladığımızı ifade eder. Başka bir ifadeyle, uzlaşmacı ve çözüm odaklı bir bakış açısından gittikçe uzaklaştığımızın bir göstergesidir aslında bu durum. Ne var ki uzlaşma kültüründen uzak bu tutumun uyuşmazlıkları çözmek şöyle dursun, onları daha da derinleştirdiği; gelinen noktada yaşanan sürecin sadece davalıya değil, hem davacıya, hem de kamuya maddi ve manevi olarak zarar verdiği tecrübeyle sabittir. Çoğu zaman karşı tarafla iletişim kurmakla veya sadece bir özürle çözümlenebilecek uyuşmazlıkların bile mahkemelere taşınmasının pratikte hiçbir tarafa bir yararının olmayacağı a şikârdır. Böyle bir bakış açısıyla açılan davalar sonucunda mahkemelerde yığılan onca dosya ve giderek işin içinden çıkılamaz hale gelen iş yükü nedeniyle yargılama sonucunda hakkaniyete uygun bir karar verilse dahi- adaletin geç tecelli etmesi yüzünden sürdürülen davalar kendisinden beklenen faydayı sağlamayacaktır.
Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri taraflara kendi iradeleri ile uyuşmazlıklarını çözmelerine fırsat tanıyarak tarafların müzakere ve uzlaşma zemininde barışçıl yöntemlerle haklarına kavuşmasına hizmet etmekte; böylece bir yandan uyuşmazlıkları ortadan kaldırdığı için mahkemelerin iş yükünü azaltmakta, diğer yandan barışçıl yöntemlerle çözüm aradığı için toplumda müzakere ve uzlaşma kültürünün oluşup, yerleşmesinde rol oynamaktadır. Hukukumuzda son yıllarda gündeme gelen ve uygulama alanı giderek genişletilen arabuluculuk kurumunun da, bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak, mahkemelerin iş yükünün azalması ve toplumda müzakere ve barış kültürünün gelişmesinde çok büyük katkıları olacaktır. Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Daire Başkanlığı’nın 02.01.2018- 27.05.2018 tarihleri arasındaki veriler çerçevesinde yayımlamış olduğu istatistiklere göre dava şartı arabuluculuk uygulamasında arabulucu görevlendirilmesi yapılan toplam 127.845 dosyadan 38.667’si arabuluculuk görüşmeleri sonunda anlaşma sağlanarak sonuçlandırılmıştır. Bu da dava şartı arabuluculuk uygulamasının en azından uyuşmazlığı çözme ve mahkemelerin iş yükünü azaltma noktasında yüzde % 65 civarında bir başarılı sağladığını göstermektedir.
Son zamanlarda arabuluculuğun toplumumuzun gündemine oturmasını sağlayan iki önemli gelişme meydana gelmiştir. Bunlardan birincisi, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na 7155 sayılı Kanunla 5/A maddesi eklenmiş ve artık konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat taleplerine ilişkin ticari davalarda arabulucuya başvuru dava şartı haline getirilmiştir. İş hukuku ve ticaret hukuku alanlarındaki uygulamasından sonra, dava şartı arabuluculuğun diğer alanlarda da uygulanıp uygulanamayacağı tartışılmaya başlanmıştır. Görünen o ki, dava şartı arabuluculuk uygulaması iş hukuku ve ticaret hukuku alanlarıyla sınırlı kalmayacaktır. Arabuluculuğun gündemimize oturmasını sağlayan bir diğer gelişme ise önümüzdeki aylarda yapılması planlanan arabuluculuk sınavlarıdır. Bilindiği üzere, Adalet Bakanlığı arabulucu ihtiyacına yönelik olarak, 24 Kasım 2019’da yapacağı “2019 Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Sınavı” ve 26 Temmuz 2020 yılında yapmayı planladığı “2020 Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Sınavı” sonucunda toplam 10.000 tane arabulucu istihdam edeceğini duyurmuştur.
Son zamanlarda yaşanan bu gelişmeler göstermektedir ki, arabuluculuk kurumu uyuşmazlıkları müzakere ve uzlaşma zemininde barışçıl yöntemlerle çözmeye, böylece mahkemelerin iş yükünü azaltarak adaletin zamanında tecelli etmesine ve nihayet barışçıl yöntemler kullandığı için toplumsal barışın tesisinde etkin rol oynamaya devam edecektir. Bu noktada, arabuluculuğun toplumuzda kabul görmesi, yaygınlaşması ve etkin bir şekilde işletilmesi için biz hukukçulara çok iş düşmektedir. İşte elinizdeki bu çalışmanın ortaya çıkmasını sağlayan düşünce budur. Arabuluculuk kurumunun ülkemizde kabul görmesi, yaygınlaşıp etkin bir şekilde işletilmesi noktasında bizim de çorbada tuzumuz olsun istedik ve adeta taşın altına elimizi koyarak bu çalışmayı hazırladık.
Çalışmamızda hukuk uyuşmazlıklarında arabuluculuğa ilişkin mevzuat hükümleri özgün bir tasniflemeye tabi tutulmuştur. Bu tasnifleme yapılırken, hiyerarşik düzenden ziyade en çok ihtiyaç duyulacak veya en sık kullanılacak mevzuat metinlerinin daha erişilebilir olması fikri esas alınmıştır. Bu çerçevede çalışmamızın birinci bölümünde hukuk uyuşmazlıklarında arabuluculuğa ilişkin temel metinlere yer verilmiştir. Hukuk uyuşmazlıklarında arabuluculuğa ilişkin temel düzenleme olan “6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu”na öncelik verilirken, hemen ardından sıkça kullanılacağı düşünülerek “Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği”ne yer verilmiştir. Yine bu bölümde, “6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu”nun genel gerekçesi ve madde gerekçeleri de yer almıştır. Yine, 6325 sayılı Kanunun şimdiki halini almadan önce geçirdiği aşamaları göstermek adına “Hükümetin Teklif Ettiği Metin” ve “Adalet Komisyonunun Kabul Ettiği Metin” de karşılaştırmalı olarak bu bölümde okuyucuya sunulmuştur. Çalışmamızın ikinci bölümünde hukuk uyuşmazlıklarında arabuluculuğa ilişkin hükümler içeren diğer mevzuat hükümleri öncelikle normlar hiyerarşisine uygun olarak sınıflandırılmış ve en sık başvurulabilecek olanlara öncelik vermek suretiyle bu hükümler sıralandırılmıştır. Çalışmamızın üçüncü ve son bölümü ise arabuluculuk faaliyeti sürdürülürken düzenlenmesi gereken tutanak, sözleşme ve karar gibi belgelere ilişkin örnek şablonların yer aldığı kısımdır. Bu bölümün özellikle arabuluculuk faaliyetini yürüten uygulayıcılara fayda sağlaması beklenmektedir.